İçinde büyük bir mutluluk hissederek açtı gözlerini, Almanya’nın bu köşesinde. Eşi ve çocuklarıyla mutlu mutsuz nice günler geçirmişti bu güne kadar. Ancak şimdi !.. Evet bir hayali daha gerçek oluyordu.
Bu gün , O gündü.
Hızla yataktan kalkarken hayalini kurduğu günlerin geldiğine inanamıyordu. Kalbi hırçın dalgaların kıyıları dövdüğü gibi göğüs kafesini dövüyor dövüyordu. Tebessüm dudakla- rına yapışıvermişti. Elini yüzünü yıkayarak mutfağa, kahvaltı hazırlamaya yöneldi. Bir anda yaşadıkları en başından gözlerinin önünden geçmeye başladı.
-Türkiye’min güzel zeytinyağları, diye mırıldandı.
Kendi sesine tekrar güldü, << ne oluyor sana>> diye kendisini uyarırken de gülümsü-yordu. Hızlı elleri pratik parmaklarıyla yılların alışkanlıklarını birleştirerek kahvaltıyı hazırla-mayı da ihmal etmiyordu.
Yıllardır babasına, amcasına, dayılarına << Bizim oraların zeytinyağları gibi si yok burada. Ne olur bu yağları getirelim buraya >> diye yalvarıyordu. En sonunda bu samimi çağrıya kulak veren Halil İbrahim amcası bir arkadaşını önermişti:
-Yapsa yapsa bizim eczacı birader yapar bu işi, deyivermişti. Telefon numarasını nasıl bir sevinçle kaydettiğini hatırladı. Eczacı ağabeyini Almanya’ya döner dönmez aradı hemen. <> tam iki saat cep telefonunda gördüklerini ve hayallerini anlattı, anlattı. 23 Nisan da şiir okumaya çıkan bir çocuğun heyecanıyla anlattı. Kontörü bitti, hemen yenisin aldı yine anlattı, yine anlattı. İki saat sonra konuşma bittiğinde iki masum çocuğun bir hikayeyi paylaşması gibi yüreği kabaran Atilla hemen bir arkadaşını aradı << Mücahit hocam şöyle oldu, Mücahit hocam böyle oldu>> yaklaşık iki saatte o anlatmıştı. << Sonrasında neler konuşuldu neler>> dedi içinden. Şişe tasarımları, internet satışları, özel çabalarla kaliteli ürün yapmak için uğraşılar, daha natürel sızma zeytinyağı gelmeden pazar hazırlamalar…
-Allah’ım şükürler olsun, ne dilediysem verdin, dedi.
Bu günlere kolay gelinmemişti elbette. Eşi henüz uyanmamıştı. Uyandırmak üzere yöneldi. Başucunda durdu, bir müddet uyumakta olan Galip’i seyretti << Allah >> dedi içinden, << İnsanı yarım yaratmış herhalde, diğer yarısını bulsun diye >> geçirdi. Şu anda uyandırmak üzere olduğu insan bütün her şeyi ile nasılda destekliyordu onu. Halbuki << Fevziye böyle hayaller kurma>> der, << Ticaret riskli hem de sen kadın halinle>> diyebilirdi; pek çok Anadolu insanı gibi. Ama hayır onun hayallerinin gerçekleşmesi için en az onun kadar heyecanlıydı, her noktada onun yanındaydı. Galip uyanırken eşinin heyecanını görüp, gülerek << Büyük gün geldi ha>> diyerek takıldı.
Büyük gün 3 Mayıs.
Egzeması son derecede azmış olan oğlu Recep hiçbir ilaçla rahatlamamıştı. KÖLN’lü amcaya sedefine sürmesi için zeytinyağı önermişti. Aynı işlemi ilaçlar etkisiz kalınca egzema da denemeye karar vermiş, oğlunu da tepeden tırnağa natürel sızma zeytinyağıyla günlerce yağlamıştı. Oğlu belirgin şekilde rahatlayınca bunu doktorunu da anlatmıştı. Doktor hayretler içinde kalmıştı. Evet büyük gün Recep’ ciği Muğla’ya tedavi olmaya gidiyordu. Muğla’nın denizi, güneşi, sıcağı, kumu, natürel sızma zeytinyağı sevgili evladının en büyük ilacıydı. Birde Muğla’nın natürel sızma zeytinyağı; o da bugün Almanya topraklarına girecek, beklide gelip kapısına iniverecekti. Evet büyük gün bu gündü, oğlu ve natürel sızma zeytin-yağı. İki güzellik bir güne sığacaktı işte.
Recep ve Abdullah’ da annelerinin tıkırtısına uyanmışlardı. Hep birlikte kahvaltı sofrası na oturmuşlardı. Fevziye’ nin neşeli hali Recep’ i bile rahatlatmıştı. Öyle ya annesinin hayalle-rini gerçekleştirmek için hep beraber çabalamışlardı. Türkiye’de de Atilla amca annesine çok güzel bir natürel sızma zeytinyağı hazırlamıştı. Şimdi özel tasarım şişeler, özel ambalajlar da sıradaydı. Bu düşünceler içindeyken birden gözü masada bir şeyler aramaya başladı, hızla kalktı. Dolabın kapağını açtı TUAY marka zeytinyağı şişesini alıp tekrar masaya oturdu. Annesi domatesi natürel sızma zeytinyağı ile yağlamış olsa da bu sabah bu şişenin yeri bu masaydı.
Recep’in yaptığı bu hareket zaten yoğun duygu seli yaşamakta olan Fevziye’nin gözlerini doldurdu. İki oğlunun birer ellerini tuttu, her üçünün de gözlerinin içindeki mutluluğu gördü. Gözleri nemli nemli eşinin gözlerinin ta içine bakarak:
-Dünya da ki en büyük mutluluk bu günkü gibi hayallerin gerçekleşmesi değil, birbirinin ruhunu tamamlayan böyle bir aileye sahip olmaktır. Sizleri çok seviyorum, dedi.
Ecz. Atilla Totoş
27/03/2011 saat 04:20